Doğunun Külleri - Kanlı Yüzük

Bir kandilin altında durup heybesini açtı. Elini gümüş kabartmalı kapağında gezdirirken ona başka kimlerin dokunmuş olabileceğini düşünerek titredi. "Samuel..." Diye söylendiğinde duyduğu heyecan, alaca karanlıkta parlayan ışıltılı gözlerine yansımıştı. Henüz kesin bildiği bir şey olmasa da zikrettiği bu ismin, onu aradığı birçok cevaba ulaştıracağını yüreğinin derinliklerinde bir yerlerde hissediyordu. Onun adına ulaşana kadar gezip görmediği diyar, bulup araştırmadığı dil neredeyse kalmamıştı. Ama tüm bu uğraşlara değmiş ve sonunda onu bulmuştu.
....

_Sizi bir kitap yüzünden rahatsız ediyorum, dedi yolcu.
_Kitap mı?
_Evet. Öyle ki, onun barındırdığı sırrı çözmek için dünyanın dört bir yanına uzun seyahatler gerçekleştirdim ve sonunda sizin adınıza ulaşabildim.
_Bu kitap şuan yanınızda mı? diye seslendi yaşlı adam. Görebilir miyim?
Payen heybesini açtı ve ipeğe sardığı kitabı Samuel'in ellerine bıraktı. Yaşlı bilge titrek ellerle kumaşı açıp kitabı dikkatle yokladı. Parmakları kapağındaki gümüş kabartmanın üzerine ulaşır ulaşmaz yüz hatları gerilmiş soluk alışı değişmişti. Kapağını açıp parmaklarını sayfalarında gezdirerek mırıldandı.
_Dabi bana tepsimi getir lütfen.
Samuel'in bu sözleriyle Dabi adlı genç, kısa bir süre için gözden kaybolmuş ve az sonra elinde bakır bir tepsiyle geri dönmüştü. Tepside kum vardı. Samuel kitaptan bir sayfa açıp seslendi.
_Şimdi bana gördüğün bir şekli buraya çiz lütfen. Ama lütfen dikkatli ol, çizeceğin şekil ziyadesiyle mühim.
Dabi sayfaya uzun uzun bakmış ve hatasız çizebileceğini düşündüğü en basit şekle odaklanıp onu tepsiye taşıdı.
_Tamam mı? Çizdin mi?
_Evet.
Saumel titrek parmaklarını tepsinin üzerinde uzun uzun gezdirip konuştu.
_Aman tanrım bu gerçekten de o!

@ Hikayedeki bölümler zaman damgası ile damgalanmıştır.