... Ölüm; ruhu esaretten kurtaran bir af. Yaşam; bedene can katmak için ruhunu kurban veren bir anne. Araf; bir annenin bacaklarının arasından akan parça parça akan kanla ruhunu da kendini de kaybettiği bir an. Araf annesinin rahmine tutunmaya çalışan bir bebeğin çırpınışları. Bazı anlarda ya hayat yitip giderdi ya da hayatı hayat yapan anlamı. Ben de o anlardan birinde açtım gözlerimi bu dünyaya. Soluk kesen bir anda annesinin rahimine tutunmaya çalışırken arafta ruhunu kaybeden biriydim. Sırf annesi için ruhunu şeytana satan, annesinin yaptığı düşükte canı için ruhunu kurban edendim. Ben hem ruhumdan geri kalanları idam cezasına çarptırıp boyunlarına ipi asan o cellat hem de onların yasını tutan biriydim. Peki ya şimdi ne olmuştu? Zaman ne değiştirmişti, nelerimi almıştı benden? Sırf yaşasın diye uğruna ruhumu kurban verdiğim ne olmuştu da bu kadar acı vermeye başlamıştı? Zihnimde cevaplarını bildiğim, bilmediğim milyonlarca soru, sırtımı kamburlaştıran yük, ayaklarıma dolanan yalanlarla ve gözlerime fazla gelen yaşlarla öylece yürüyordum. Ölüme, intiharıma, cinayetime...