"Bir çiçek var biliyor musun? Yılda sadece bir gece açıp, güzelliğini aya sunan." Bana döndü sanki o hareket ettiğinde kokusu etrafa tekrar yayılıyordu. Koku duyularım; onun kokusunu her algıladığında vücudum içten ürperiyordu ve buna karşı koyamıyordum. Beni yakıyordu sanki. İçimden bir ses ondan uzak dur o zararlı diyordu ama... " Kaudupul!" "Ha?! Pardon efendim?" Dedim ne kadar dikkatsizdim. "Çiçeğin adı Kaudupul." Elindeki viski dolu bardağıyla siyah süet koltuğa oturdu. Perdenin, bir kısmını örtmediği camdan bize doğru yansıyan ay ışığı; oda da ki tek ışık kaynağıydı. "Güzelmiş." Dedim gözlerimi ondan çekip pencereye çevirirken. Ay bugün çok güzeldi tabi o her zaman güzeldi ama bu gün tam şeklini almıştı, dolunaydı yani. "Gidelim?" Yerinden kalktı ve bana doğru bir kaç adın attı. Bende oturduğum yerden elbiseme dikkat ederek kalktım. Onunla yüz yüze geldiğimizde nefesi tam dudaklarıma çarpıyordu. Viskinin kokusunu nefesinden hafif hafif alırken. Bu garip kokuyla kafama hafifçe kapıya çevirdim. Kötü veya dayanılmaz oluşundan değildi tabiki. Sadece artık gitmemiz gerekiyordu ayrıca onunla yakın mesafede bulunmak beni geriyordu. " Gidelim." "Bu gece dikkatli ol. İlk kez dolunayda açmış bir çiçek bir sürü kurdun dikkatini cezbedebilir ."