Taşlar, renkler, sırlar, insanlar, kuyular, efsaneler... Fedakarlık...
Bileklerime bağlanmış kablolar. Camdan bir kürenin içinde suyla dolu bir yerdeyim. Gözlerimi açabiliyorum ama nefes almıyorum, hareket edemiyorum. Güçümü kullanmaya çalıştıkça bir karanlığa gömülüyorum. Bileğimde ki taşlar cansız. Gücüm yok gibi. Yaşıyor muyum? Bilmiyorum...
Saçlarım geliyor önüme. Uzun zaman öncesi benim gibi değişmiş olan saçlarım. Yanan bir alevin turuncu bir parçası suda dans ediyordu sanki.
Öldüm mü ben? Ölüm bu muydu? Sanmıyorum.
Beni öldürmezlerdi. Bunu yapmayı istemezlerdi. Ama beslenebilirlerdi...
"Uyan kuyunun alevden çiçeği. Bir hayat yazılıyor sana. Daha ölmedin. Alman gereken nefesler var daha. Uyan kuyunun alevden çiçeği. Daha ölecek çok can var."
Bir çatırtı... Camın parçalanışı...
Ben bir çiçektim... Kelebek değil.
Ve bu yanan alevin külleri onlar, ateşi de bendim..
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir
kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi?
"ben aslında evine aldığın kediyim, " gerçekten benimle alay ediyor olmalıydı bunun başka açıklaması olamazdı.
tanımadığım bir adam karşıma geçmis bana benim kedim olduğunu söylüyordu bundan
daha saçma bir cümle duymamıstım.
YETİŞKİN OKURLAR İÇİNDİR‼️
❣️ wattpadde ilk kitabımdır❣️