Bir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur.
Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha olan, aşık olduğu ölümlü tarafından öldürülünce bütün ejderha avcılarını cezalandırmak ve kendi çocuğu ile arkadaşının yavrusuna yeni bir hayat vermek için Dünya'yı baştan yaratmaya karar verir.
Leila, ateş ve volkan tanrıçasıdır. Lavları yerin altına gönderirken, bedeni, evrenin en önemli özelliklerini yaratmak üzere bölünür ve Dünya'nın içine bir Dünya daha yaratır. Bütün ejderhaları, ejder avcılarını ve büyücüleri oraya gönderirken, uğradığı ihaneti görmezden gelemez ve son kalan gücüyle ejder avcılarına hediyesini takdim eder.
Kehanete göre bir ejderha avcısı, ejderha öldürürse kendisi de, bir o kadar nefret ettiği canlıya dönüşür, yani bir ejderhaya. Diğer bütün kehanetler gibi bundan da kurtuluş vardı; gerçek aşk.
Leila'nın bu hayatta en merak ettiği şey, aşk.
Aşk gerçek miydi? Leila'ya göre gerçekti. Ama onun aşka bakış açısı farklıydı.
O, herkesin bildiği aşka inanmıyordu. O, kız-erkek aşkına inanmıyordu.
Ona göre, çocuğuna ve en yakın arkadaşının çocuğuna beslediği sevgi, aşkın biçimlendirilmiş haliydi.
Ona göre gerçek aşk, iki yavruya beslediği sonsuz sevgiydi. Belki de gerçek buydu.
Melez,iki farklı dünyanın tohumundan meydana gelen, iki kişinin gerçek aşkıyla filizlenip, dünyaya gelecek ve kehaneti baştan yazacaktı.
Melek Kaya, 28 yaşında bir şirketin mühendislik bölümünde çalışan sıradan biridir. Ancak bir gün bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Ancak o da ne? Uyandığında başka birinin bedenindedir! Hemde sosyetenin baş belası ve veliaht prensin takıntılı aşığıdır....