Yıl 1912'ydi. Büyük Titanik kazası olduğunda, ve 1500'den fazla kişi Atlantik okyanusunun derin ve soğuk sularına gömüldüğünde. Jack ve Rose'un aşkı unutulmaz bir klasikti, fakat o gemide bilinmeyen bir aşk hikayesi daha vardı. Üçüncü kumandanlardan biri olan Harold Lowe, gönlünü evlenmek istemeyip evden kaçan Katelina Night'a kaptırdığında aslında her şey onlar için değişmişti. Birbirleri için yaratılmışlardı, tek sorun dördüncü gecenin sonunda, beşinci gecenin sabahında, Tanrı'nın bile batıramayacağı geminin karanlık sulara gömülecek olmasıydı. Titanik'i birde buradan görün.
O gece...benliğimin yok edildiği, ruhumun sökülüp alındığı en acı günümdü.
Nereden bilebilirdim ki bir an da hayatımın yerle yeksan olacağını.
Ben onların günahlarının bedelini ruhumdaki sızıyla öderken, onlar da hayatına devam ediyordu.
Herkes için büyük kayıplar acıyla sonuçlanacaktı ve o gün yakındı.
🌕❄🌑
Yanan bedenler değildi, ruhların kalpte tutuşturduğu kor alevdi.
Onlar bir bütün olmak isterken suyun değdiği her yer kül oluyordu.
Birbirlerinin olmak isterken bile ruhları can çekişiyordu.
Onlar su ve ateş değildi.
Onlar Yanan Ruhlar'dı...
Bir aşk serüveni değildi onların hikâyesi; belki bir başlangıç ya da hazin son. Ama onlar tam tersiydi sonu olan bir başlangıç.
🌕❄🌑