Kanla boyanmış hayatlar, hapsolmuş bedenlerin kül kokusunu taşımakta...
Sürgün yemiş karanlık bir ruh, birbiri ardına sıralanmış cesetleri sarmalıyor...
İfadesiz, soğuk suretler, anlatıyor aslında gerçekleri...
Hakikat mi yoksa rüya mı? Kim bilebilir...
****
Gri karanlık her yerdeydi! Ellerimle sisi dağıtmaya çalıştım. Ayaklarıma bir şeyler batıyordu. Sis biraz dağıldığında etrafıma baktım. Kaşlarım çatılmıştı. Orman mı? Benim burada ne işim vardı ki? Ben... Ben az önce odamda değil miydim?
Huzursuzlanan kalbimi sakinleştirmeye çalışıp ilerlemeye devam ettim. Ayağıma çarpan bir şeyle durdum. Ne olduğuna bakmak için eğildiğimde gördüğüm şeyle kaskatı kesildim. Bir adam, yerde kanlar içinde yatıyordu! Nefesim kesilmişti sanki. Etrafa daha dikkatli baktım. Gözlerim kocaman olmuştu. Artık kalbimin sesinden düşüncelerimi duyamıyordum. Yer de yüzlerce ceset vardı! Sesli sesli nefesler almaya başladım. Kendimi biraz toparlayınca boş olan bir yere geçtim. Burası nasıl bir yerdi böyle? Bu insanlara neler olmuştu? Kim yapmıştı? Neden buradalardı? En önemlisi benim burada ne işim vardı?
Yine o silüet belirdi.
Ne olduğunu öğrenmenin vakti geldi, Katie Williams. Buradan gittiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...