Çıkan seslerin ardından nota bitiminde bir ses daha ölüyorsa pianodan,o kişi o sesin avcısıdır.
Avcı,bir hayvanın bedeniydi,bir bitkinin bedeniydi,bir insanın bedeniydi.
Avcı,bir şeytanın bedeniydi. Avcı,bir hayvanın bedeniydi ve avcı bir bitkinin yaprağıydı,avcı bir insanın parmaklarıydı ve avcı,bir şeytanın kalbiydi. Avcının güzelliği,şefkati,merhameti,gaddarlığı,yatıştırıcısı,uykusu bir müzik kutusunda ki melodilerdi.
İşte bu noktada 4 harf 2 hece ve UMUT adında zor bir kelime giriyordu.
Umut:
Olması imkansız bir şey için ağaçların altına kırıntılar bırakmaktır,çalan bir piano notasının ince bir sesidir. Her zaman köşeye sinmiş derin duyguları beyaz perdede ki elbise veya smokin şekli almış halidir. Umut bir kelebeğin kanadının alev almaması kadar yalansa umutsuzluk için en iyi özettir.
Uzun süredir nasır tutmuş parmakları bir türlü ısınmayan,soğuk metalin üzerindeydi. Yılların çetele tablosu,çizgi çizgi parmaklarına damlamış parmaklarında kesikler vardı.
Genç adam bir süre daha bu melodiyle kulaklarına işkence çektirdikten sonra yavaşca müzik kutusunun kapağını uzun bir süre açmamak üzere kapattı,artık iki kişinin daha eksildiği bu evde tek başına,koltuklardan birinin üzerine rastgele oturmuştu.
Sakinliği ve sessizliği karanlığı korkutuyordu.
Gök gürültüsünden önce gelen ışık hızı evini bir kez daha aydınlattı ve aynı melodi,evin içinde tekrar çalmaya başladı. Bütün ifadesizliği yok olan genç adam hızla karanlıkta belli olan donuk mavi gözlerini arkasına çevirdi,acı bir süreliğine karanlığın kuytu köşelerinde dizlerini karnına çekmiş korku dolu gözlerle olacakları izliyordu.
Aylar önce kaybettiği şey ona yaklaşırken,genç adam onu selamlamak için saygıyla ayağı kalktı.
+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdaki ruju tazeleyip durdum. Parfümsüz dışarıya çıkmadım. Yeni giysiler aldım. O giysileri hakkıyla taşıyabilmek için kilo verdim. Sırf sen birkaç saniye daha uzun bak diye hesaplar yaptım. Kahkaha atmadım, yüz hatlarımı korudum. Beni güzel gör istedim. Baktığında beni arzulaman için dünyanın en güzel kızı olmaya çalıştım. Güzel gözlerine bakarken kayboldum, derinlere battım. Sense elimden tutmak yerine beni gözlerinin derinliklerinde boğmayı tercih ettin. Kırmızı rujum dağıldı, makyajım silindi, saçlarım kabardı. Ve yeniden kilo alıyorum galiba. Seni beklemekten vazgeçtiğim gün, kendimden vazgeçtiğim gün mü olmalıydı? Hayır, böyle bitmesi şart değildi. Gözlerini açıp bana baksaydın, yaklaşıp ellerimi tutsaydın... Ya da en azından beni yanıtsız bırakmasaydın böyle bitmezdi. Eğer beni biraz bile sevseydin dünyanın en güzel kızı olurdum. En güzel, en asil ve en mutlu... Ama şimdi en suçluyum. Seni sevdiğim için, hiç olmadığım kadar suçluyum.
Vazgeçişimin damgası, intiharımın tescili. Dudaklarını bir kez bile öpememenin sancısı. Aramıza koyduğun duvarlardan atlama vaktim. Aşağı düşeceğim sevgilim ve öleceğim. Bir kez bile kalbine gömülmeyeceğim. Çürümeme izin ver. Bu yorgun beden karışsın toprağa ve and içelim birlikte, birbirimizi görmeyeceğimize. Sakın bir kavanoza koyma, kalbim çoktan darılmış sana. Ve o güzel gözlerin... Yaşarken görmedin, ölü bedenime değmesin. Beni en güzel halimle hatırla. Kanı çekilmiş, çürümüş ve delicesine sarhoşken değil. Senin için geldiğim o gün gibi, en güzel halimle...