Eve giderken, sanırım geldiğim yolu kaybetmiş olmalıyım ki, hiç kimsenin olmadığı köprüye benzer biryerin üzerinden geçerken altında buz tutan suya bakıyordum, bir ses duyduğuma ve buzda bir gölge gördüğüme yemin edebilirim, arkamı döndüğümde kimse yoktu.
#Telif hakları saklidir.
Yanlış gördüğümü düşünerek yoluma devam ediyordum ki bir erkek beni kolumdan tutup köprünün kenarında ki korkuluklara yasladı.
Tanımadığım bu genç ile haddinden fazla yakın duruyorduk, bundan rahatsz olmam gerekirdi değil mi?
Rahatsız olmak bir yana benim gözlerime nazaran simsiyah olan gözlerinde kaybolmuş gbi hissediyordum kendimi, gözlerimi yüzünde gezdirdim, teni beyaz ama bildiğimiz bir beyaz değil bu, bana bir okadar tanıdık gelen bir beyazdı,benim gibi ruh gibi görünüyordu teni ama çok tatlı duruyordu, siyah saçları, siyah kaşları, fındık kadar burnu ve pembesi dudakları vardı benim 170 boyuma nazaran 185 boylarında hoş vücuduyla gözlerime bayram ettiriyordu.
Aklımdan geçirdiklerimle kendime kızarken, tam ağzımı açıp çemkireceğim sırada konuşmama fırsat vermeden söze atıldı.
Seni insan sanmıştım, ama kokun bir insan kokusu değil sen bizden misin. Bizim gibi de değilsin sen nesin diye sordu.
Söylediklerini anlayamamıştım, seni insan sanmıştım da ne demek?
ben insanım sen kimsin diye bağırdım...
Oymyakon gerçekten var olan bir kasaba.
Kararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum.
Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi.
"Seni!"
Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi.
"Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkadaşlarımı da hemen serbest bırak. Onlara bir şey yaparsan senin sonunun da, temsilcin gibi olması için elimden gelen her şeyi yaparım."