Eskiden, çok eskiden bir efsane vardı. Efsane şöyle diyordu:
Ulu dağlar arasından geç yolcu.
Eğer ki sen beklenilen kişi isen,
Önünde bir yol belirecek.
Ateş Böceklerinin kenarlarında durduğu,
Bir patika sana yol göstericek.
Takip et. O yolun sonunda seni,
En güçlü büyüler ve hayaller,
Bekliyor olacak.
Seni karşılayan yüce ırka saygı duy.
Onlar senden yücedirler.
Eğer olman gereken kişi olmuşsan,
Olman gereken yere,
Senin için var olanla gideceksin.
Ve sen ilk ve son tanrıça adına yemin ederim ki,
Sen Muajin olacaksın.
En yüce olan adına yemin ederim ki,
Sen o olacaksın.
Bir ülkeye hükümdar,
En zor zamanlarda insanlara destek,
Kıtlıkta, felakette, zalim hükümdarda,
Ortaya çıkacak ve adaletinle,
Gücünü göstereceksin.
İnsanlar senin adına adaklar verecek,
İnsanlar sana dua edecek.
Ve sen bunları bilmeden,
Büyüyeceksin.
Daha sonra kuşunu serbest bırakacaksın.
İşte o zaman o kadim sana her şeyi anlatacak.
O kadim toprağa ayak bastığında,
Tüm dünyada derinden bir sarsıntı olacak,
Büyük bir rüzgar esecek,
Güneş ve ay aynı zamanda gökyüzünde olacak.
Ve kehanet gerçekleşecek.
Për Muajin.
Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.