aç kaldığında onunla ekmeğini paylaşabilecek harbi dostları, yüzü güldü mü gerçekten gülen dostları vardı. Bu sokaklarda tek düze değildi hiçbir şey. Her an her şey olabilirdi. Artık televizyonu ışığı kapa diyen biri yoktu. Sabahın köründe işe kalk diyen biri yoktu ama çok özlerdi annesini... Ali'ye sıktığım palavrayı daha bir düzene, güzelliğe sokup anlatmaya başladım. Gülüyor, arada kendi fikrini söylüyor: "...şunu da yaparız" diyor, "hı hı" diyorum, gülüyor, gülüşüyoruz, bir düşü örüyorduk. İkimizde de ne keder, geçmiş ne gelecek, hiçbir endişe ve korku kalmamıştı, birbirimizin gözünün içine, ağzından çıkanlara bakıyorduk, kilitlenmiştik, bir tur uçuşa geçmiştik; ama fazla ileri gidersem hüsrana uğrardı, kusura bakma Ali ama bunlar sadece bir düştü, kurması güzel; ama gerçekte uygulamaya kalksak, inan bizim becerebileceğimiz bişiy değil. Çünkü sen ve ben iyi insanlarız. Elimize kan yakışmaz, yüreğimiz bu acıyı kaldıramaz.