"Sık dişini Kara Kız!" Dudakları ve sesi titriyordu. Karnımın üzerindeki sancı, doğumumun geldiğine işaretti. "Sen de sı-" Dudaklarımın arasında, sırf onun dayanması için sakladığım çığlığım semaya doğru peyda olmuştu. "Kara Kız," dedi ağlayarak. "Elimi tut." Elimi tutmasını bekledim. Ağzına yakışık alan şarkıyı, karnındaki kurşunun verdiği acıyla kesik kesik söylemeye başladı: "Hani eski bir resme bakarken, hani yılları sayarda insan..." Sol gözümden yaş akarken gülümsedim. "Hani gözleri dolar ya birden, işte öyle bir şey..." Aynı anda devam ettik: "İşte öyle bir şey..." Dudaklarımıza karışan şarkının sonrasında, iki ses daha duyulmuştu. Akşam ezanı ve minik bir hıçkırış... ...Allâhu Ekber Allâhu Ekber... Arş, bu güzellik ile titremişti. Gecenin karanlığıydı oysa... Bebeğimizin hikmeti, gökyüzündeki kızıllığa vesile olmuştu. Bay K, gülümsüyordu hafiften ancak gözleri de kapanıyordu. "Dayan Delikanlı," dedim kısık sesimle. "Dayan n'olur!" "Ona yokluğumu hissettirmeyeceğine eminim, Kara Kız." Gözleri kapanmıştı ama hikayeminizin sonu sanıldığı gibi bitmemişti. Bay K, hayatımda rastladığım en güzel adamdı. "Öylesine Güzel Bi'Adamsın Ki Sen..." Başlangıcımızın yazıldığı bu maviliklerde sonumun geleceğinden haberdar değildim. Eğer haberdar olsaydım... Kırılmış topuğum ile kaçarak yine de vesikalığımı ona verirdim. /Sevgili anneanneciğime ithafen.../