Pencelerine sığdığı kadardı gökyüzü,belki de onların penceresi; bir uçan balondan,dışarıya baktıklarında gördükleri uçaktan,belki de kendi evleri olan Galaksi'den daha büyüktü. Kim bilir?
Gökyüzü Yasaklı değil miydi sonuçta?
Sadece bir kaç bölüm sürecek,onların da kendini bulduğu küçüklük serüvenleri ve ardından gelen Hayat Evresi.
Herkes için pekte kolay sayılamayan, olmazsa olacak cinsten şeyler vardı tabii.
Fakat onların kardeşliği; tarifsiz,anlatılamayacak kadar sevgi doluydu.
Küçük iki çocuğun hikayesiydi aslında,hayatına girenler sadece yoldaştı onlara. Onlar ise zaten hem yoldaş,hem arkadaş en önemlisi de kardeş olmak için yemin etmişlerdi gökyüzüne.
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı.
Babası ve abisi tarafından ayak bağı gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri gidemezdi. Ama günün birinde, celladı olan kişi ona hayatının aslını gösterdi, bir intikam uğruna ailesinden koparıldığını söyledi.
Seneleri acıyla geçen Melis, kendini yepyeni bir sayfa açmış halde buldu ama hiçbir şey beklediği gibi değildi. Olamazdı.
Çünkü onun sevilmeyecek çok yanı vardı.
"Koskoca evinize bir beni sığdıramazdınız. Madem sığdıramayacaktınız, o zaman beni o cehennemden neden kurtardınız?"