"Benim annem ve babam güneş tutulmasını izlerken tanışmışlar."
Genç kız kendini yatağının üzerine attı.Kendi kendine konuşuyordu ama olsun.
"Babam sonra anneme bakıp şöyle demiş,
'bir kızımız olursa adı Almina olsun'"
Genç kız derin bir nefes aldı.
"Annem,'niye?' diye sormuş,'biz daha tanışalı 10 dakika oldu.'
Genç kız yatığı yerden hızlıca doğruldu.Masasının üzerindeki aile resmindeki karalanmış yere baktı.
"Annemle babam evlenmiş,yıllar geçmiş ben doğmuşum.Sonrası yok."
Genç kızın gözyaşları göz pınarlarında birikmişti.
"Sonrası yok,çünkü o 'baba' denilen pislik.."
Göz yaşları göz pınarlarından taşarken,genç kızın ağzından son bir tümce çıkmıştı,
"Baba denilen pislik,bizi yarı yolda bıraktı."
Siyah gözleri,genç kızın kötülüğü istermisçesine onu tutsak etti ve tüm dünyaya "ben yalnızım" diye haykırırcasına hıçkırıklara boğdu.Güçsüz genç kız,kendini o kör kuyunun dibine bırakmıştı sanki.Bacaklarında morluklara baktı genç kız,siyah eteğini yırtarcasına açarak.Başından siyah bandajını çıkardı.Üstündeki yeleğin düğmelerini koparıp yere attı.Güçsüz genç kızın annesi,yıllar önce genç kızın ölüm fermanını imzalamıştı,yıllar önce.
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....