"Eğer bana ihtiyacın olursa onunla konuş. Çünkü ben hep oradayım. O ay benim." dedi ve Duru'ya döndü. Duru başını gökyüzüne kaldırmış gülümseyerek Ay'a bakıyordu. Sanki hayatında ilk defa Ay'ı görmüş gibi hayranlıkla izliyordu. Asıl onu gülümseten şey Can'ın kendini Ay'a benzetmesiydi. Başını yavaşça Can'a çevirdi. "Çok güzel...çok güzel parlıyor..." dedi ve gözlerini Can'dan ayırıp tekrar Ay'a baktı. "Senin gözlerine benziyor." dedi Duru. Can beklemediği için yüzüne şaşkın bir ifade yerleşti. Aslında Duru'nun korkularını yenebilmesi için ona küçük bir arkadaş sunmuştu. Ay'ın parıltısını gözlerine benzeteceği aklına gelmemişti. Can hala elini tuttuğu Duru'ya bir adım daha yaklaştı. Boş olan eliyle Duru'nun turuncu saçlarını düzeltti. Duru gözlerini Ay'dan ayırıp Can'ın gözlerine baktı. "Sana bir sır vereyim mi?" dedi sessizce Can. Sanki gerçekten bir sır veriyormuş gibi sesini alçaltmıştı. Duru başını evet anlamında salladı. "Sadece senin yanındayken gözlerim ay gibi parlıyor. Çünkü sen benim güneşimsin ve ben sadece senin yanında parlayabilirim." Bu cümleler Can'ın aklına nereden gelmişti kendi bile bilmiyordu. Geçen hafta annesinin okuduğu bir bilim dergisinden öğrenmişti Ay'ın ışığını Güneş'ten aldığını. Ama neden Güneş'i Duru'ya benzetmişti bilmiyordu. Neden sadece onun yanında gözlerinin ay gibi parladığını bilmiyordu. Duru'nun kocaman gülümsemesi ile onun da bu sıfatları sevdiği anlaşılıyordu. Artık kimse bunu değiştiremezdi. Onlar Güneş ile Ay'dı ve birbirlerine ihtiyaçları vardı. °°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°All Rights Reserved