❥ jikook/kookmin
Hiç kayan bir yıldıza bakarak göz yaşlarına boğuldunuz mu? Durup dururken, terasınızda oturup çizgi roman okuduğunuz bir anda, kayan bir yıldıza bakıp hüngür hüngür ağladığınız ve "Lütfen beni sevsin." diye yalvardığınız oldu mu?
Benim oldu. Hem de her yıldız kaydığında.
Sabah aklınızda bir adamla uyandığınız, geceleri bir adama dua ederek uyuyakaldığınız oldu mu?
Benim oldu. Hem de onu gördüğüm ilk andan şimdi aldığım nefesin son saniyesine kadar. Her gün.
Hiç gülüşüne güldüğünüz bir adam oldu mu?
Hiç bir adamın ağlayışına ağladınız mı?
Hiç bir adam için ölmek istediniz mi?
Hiç aşık oldunuz mu?
Direkt soruyla giriş yaptığım için üzgünüm ama anlatacağım şeylerden önce kendinizi sorgulamanızı istedim.
Aşkı bilip bilmediğinizi sormanız gerekiyordu kendinize, yoksa anlatacaklarımın hiçbirini hissedemez ve anlayamazdınız.
Aşk. Basit bir kelime. Üç harf.
Ama otuz üç yıllık hayatım boyunca yaşadığımı hissettiren tek şey, bu üç kelimede saklıydı.
Aşk beni büyütmüştü.
Aşk beni yaşatmıştı.
Aşk beni çok ağlatmıştı.
Bunların hepsi onun yüzündendi.
Park Jimin, bana aşkı öğretmişti.
Beni güldürmüştü.
Beni yaşatmıştı.
Ve Park Jimin kimseyi ağlatmak istemezdi.
Ama beni çok ağlatmıştı.
hiraeth: Gal dilinde, geçmişte yaşanılan, artık dönmenin mümkün olmadığı bir yere veyahut ana duyulan özlem.
Fenerbahçenin liberosu, fenerbahçenin kızıydı o. Hayatını bu renklere aşık olarak geçirmişti.
Onun aksine Barış Alper, galatasarayın jokeriydi. Bir iddialaşmayla girmişti kızın hayatına.
Ne de olsa zıt kutuplar birbirini çekerdi, değil mi?
*kitabın içindeki her karakter kurgusaldır, hiçbir sporcuya kin ve nefret için yazılmamıştır*