Ne güzel şeydi çocuk olmak...
Tozlu yollarda koşmak, oyunlar kurmak, gülmek en saf halinle. Ne güzeldi kirlenen eller, en temiz halimizde. Ne özeldi yaşanan her an, farkında olmadan. Çocukluk hayalleri, kurulan arkadaşlıklar.. Aşık olmak belki de, ne anlamını ne hissiyatını bilmeden.
Hayatımın en zor yılları sanardım çocukluğumu.. Şimdi ise hayat çok daha acımasız.
Bir oyuncağım bile yoktu mesela. Bir oyuncakçı dükkanı vardı, her sabah daha açılmadan gider yeni bir oyuncak gelmiş mi diye merakla beklerdim. Bir gün pembe renkte çok güzel bir uçurtma geldi dükkana. Sonra bir çocuk gelip annesine yalvara yakara aldırdı o uçurtmayı. Bense arkasından bakakaldım öylece. Çünkü benim şımarmaya, istediğim olmayınca ağlamaya hakkım yoktu. Çünkü benim şımarabileceğim bir ailem yoktu...
Sonra bir çocuk çıktı karşıma. Benden sadece birkaç yaş büyüktü ama kocaman bir kalbi vardı.. Ne mi oldu?
O çocuk benim ailem oldu...
"Son bir masal anlatayım mı sana? Bir varmış, bir yokmuş.. Zamanın birinde küçük bir süper kahraman varmış. İnsanlara yardım eder, kimsenin başına kötü bir şey gelmesine izin vermezmiş. Hiç dostu yokmuş ama. Yapayalnızmış koca dünyada. Bir gün başı derde giren bir peri kızı görmüş. Hemen gidip kurtarmış onu. Bir daha asla zarar görmesine izin vermemiş. Kızın upuzun kıvırcık saçları varmış. Saçlarıyla oynamayı çok severmiş. Aşk nedir bilmezmiş önceden, kızı tanıdıkça öğrenmiş. Çok sevmişler birbirlerini. Sonra.."
"Sonra?"
"Gökten üç elma düşmemiş ve bu masal burada bitmemiş.."