Nefret.
Acı.
Korku.
Vazgeçmişlik.
Vazgeçilmişlik.
Onlarca his.
Onlarca hissizlik.
Onlarca duygu, onlarca belirsizlik.
Onlarca karanlık.
Onlarca yaşam.
Onlarca aydınlık.
Onlarca ölüm...
Yaşamların karanlık, ölümlerin aydınlık olduğu birkaç ruh. Özel ama lanetli. Güzel ama acı verici. Sadece birkaç ruh. Bu lanetli nefeslerin arkasında hep bir gölge. Geçmişten gelen bir Gölge...
Gidecekleri yere varmalarına engel, boğazlarına düğümlenen kelimelere sebep olan bir Gölge. Öyle bir Gölge ki, kendilerinden daha büyük ve boyun eğmek zorunda kaldıkları bir güç. O güçte onların içinde, boyun eğdikleri de. Onlar için ölenler de eş değer, gidenler de. Bir tek içlerinde öldüremedikleri farklı. Bir de aralarında en özelinin kalbinde yaşattığı.
Onlar için hayat sadece bir yolculuk. Belki de bindikleri tren evleri, gittikleri yol da ayak izleri.
Varacakları tek nokta ölüm, arada mola verdikleri duraklar da birbirlerinin kalpleri.
Dünyanın adaletsizliğinin ispatı, yalancılığının kara büyüsü, acımasızlığının etkisi...
Solita 17 yılını bir evde tutsak olarak geçirmiştir. Yeni yıla girerken telefonda konuştuğu rastgele bir adam bütün hayat ını değiştirecektir. 17 yıl sonra esir olduğu evden çıkıp gerçek ailesinin yanına döndüğünde her şeyin geride kaldığını düşünür ancak asıl hayatı yeni başlıyordur. Geçmişin kirli oyunları ve kilitli kutularda saklanan sırlar bir bir ortaya çıkacaktır.