Ben, Tanem Mutlu.. Gerçekten ergenlik dönemi hariç mutlu bir hayat süren, her zaman gülümseyen bir kızdım. Kendimi mutlu ettiğimde herkesinde mutlu olabileceğine inanacak kadar da bencil! Ama benim neden bu hale geldiğimi ailemde dahil olmak üzere kimse sorgulamamıştı. Herkesin kendince bir hikayesi vardır, elbette benimde vardı. Belki insanlar için geçerli bir mazeret değildi ama hayatım, yaşantım ve düşüncelerim bu sayede değişmişti. Hayatımın dümeni son hızda ve benden bağımsız bir şekilde ani bir manevra ile döndürüldüğünde kendimi Karadeniz'in bağrında ve Trabzon'un eşsiz yaylalarında bulmamla başladı herşey. Tek bir bakış, insanın içini çürütecek zehirli bir aşk ve zor bir adamla başa çıkmak hiç kolay değildi. En azından benim için.. Barut ile tanışma hikayemiz tam olarak bir fiyaskoyla başlamıştı. Ben onu tanıdıkça bugüne kadar boş yaşadığımı hissetmiş ve insanlığı keşfederek hayatı yeni emeklemeye başlayan bir bebek kadar heyecanla öğrenmeye çabalamıştım. O ise beni tanıdıkça, benden nefret etmişti. Çünkü; beyin yerine balya balya saman(ya-da tomar tomar para da olabilir ki- her ikisinin de ham maddesi aynı kapıya çıkıyordu-) taşıyacak kadar gerizekalı düşüncelere sahiptim. Tüm ümitlerimin bittiğini düşündüğüm anda gökten üç elma düştü. Ve olan da esasen o an da oldu. Her veda yeni bir başlangıçtı ya... Barut'ta aldığı şiddetli darbeyle sebebiyle, sarsıntı yaşamış olacak ki aklı kısa devre yapmıştı. Bana göre balataları sıyırmış olmalıydı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Benim gibi abuk sabuk bir kıza ilan-ı aşk ettiğinde ise ne mi oldu? Eh, bir zahmet onu da okuyarak öğrenirsiniz artık!