Yüzyıllar önce şeffaf bir duvar indi yer yüzüne. Ne cadılar, ne vampirler nede kurtlar hiçbiri başaramadı dünyayı yeniden bir bütün yapmayı. Ancak puslu bir gece gökten bir parşomen düştü yeryüzüne, işte o büyük kehanetin ayak sesleriydi bunlar.
"Ancak bir kişi vardırki,
Kendinden habersiz basacak bu topraklara. Dokunuşu sihirli, kokusu büyülü Kraliyet ailesinin son ferdi. Ne yaptığından habersiz okşayacak cehennemin kapısını, salacak tüm dünyaya iblisleri ve o zaman oynayacak yer yerinden. O asla ve asla durdurulamayacak."
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.