"Köpüklü suların cazibesi adeta ruhumu okşarken dikkatimi vermeye çalıştığım tek şey alt tarafa akıp giden doluluğun yoğunluğuydu. O bu kadar hırçınken aciz bedenimi de savurup sularına katabileceği düşüncesi içimdeki kuşkusuz heyecanı alevlendirerek, bir damla yaş bulunduğum kayanın üzerine doğru süzüldü. Kahrolasıca aşağıda su dışında neler olduğunu bilmiyordum ve kontrolü deli bir kararla ona vermiş vücudum, zihnimi bu yönde sürüklüyordu. Ayak parmaklarımdan başlayarak tüm bedenimi kaskatı kesecek kadar uyuştuğumu hissettim. Genelde tercih bile etmeyeceğim beyaz şifon elbise, vücudumun ön tarafına yapışmış rüzgar yönünde arka tarafı dalgalandırıyordu. Benden kontrolsüz olarak hareket eden sağ ayağım, kayanın üzerinde tekledi ve sonra kalan boşlukta bir adım attı. Rüzgarın yüzümü yalayışı herbir harekette daha da şiddetleniyordu. Bu aptal kararın vücuduma yaydığı tek şey adrenalin değildi. Korkuyordum. Suyun bilinmeyenlerinden değil, kendi bilinmeyenlerimden. Altımdaki kaya sağ ayağımın etkisiyle hafifçe ufalanmış, zihnime tezat oluşturacak bir şekilde artık zamanın geldiğine karar kılmışçasına şelalenin başında hareketlenmişti. Aslında...şimdi korkunç değildi, burada, bu güzellikte kesinlikle ölebileceğimi düşündüm. Kendime benzetişim aptalcaydı, ben...ben bu kadar duru muydum? Bu kadar günahsız?
Ve bilemediğim iki kol henüz havalanırken beni yakaladı..."
"Birbirini doğuşlarından itibaren tanıyan iki ruh, birbirleri için doğuruldular."
Sylvianna 17 yaşına bastığından itibaren uyumsuz çocukların gönderildiği ıslah kampına paketlenir. Fakat ortada bir yanlış vardır. Sylvianna hepsinin iliklerini kurutabilecek nitelikte bir vampirdir, ama sadece kendisinin bu durumdan muzdarip olmadığını anlaması çokta uzun sürmeyecektir.