Issız bir sokaktan sesler geliyordu, bakındım. Yoktu kimse, bakınıyorum. Sesler çoğalıyor, ''Gökyüzündeki yıldızlara son kez bak.'' anlam veremezdim. Anlamsızdı. Sesler gittikçe çoğaldı, çoğaldıkça çoğaldı. Sokağa büründü, karanlıktı adeta her yer. Son kez bir ses duydum ''Araf.'' kulaklarımda çığlayan ses. Araf; Cehennem ve Cennet arasındaki boşluk. Anladım.
Bu aralık sokağın ıssız girdabından gelen boşluktu. Onu gördüm, karanlığın sardığı bütün olduğu şapkası ve o. Garipti ki yüzü bana dönük değildi. Duvara sardığı bedenini yaslamıştı. Sanki delirir gibi söylenip duruyordu. Yürümeye başladım, yavaş yavaş. Çığlık atarcasına, sürünerek bedenini yere düşürdü. Başını döndürdü. Bu oydu, boş sokağın izbesinde kaybolan adam.
Cem Adrian gibi, ''Ben yandım, eller yanmasın.'' diye fısıldandı. Ben yandım, eller yanmasın.
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.