Şehirden kaçan herkes için rota tatil beldeleri olmaz.
Çocukluk anılarında kalan iki dağ yamacındaki eve dönmekte bu rotaya dahil olabilir.
Ancak dört gün için şehirden uzaklaşmak amacıyla planlanan kaçmak, eski bir defterle gizeme dönüştü.
...
Zirveden baktığımda karşılaştığım güneş, sisli yamacın üzerinden beni tebrik ediyordu. Rüzgar sanki zirveye boyu yetmeyen bir haylaz gibi yanıma ulaşamıyor, yamaçlardaki sisleri savuruyordu. Manzaranın etkisiyle sürdürdüğüm seyri çantamı bırakırken sonlandırdım. Termosta getirdiğim çayı hazırlayıp defterin sayfalarını tekrar okumaya başladım.
Kuşdili tekniklerini uygularken hata yaptığım yerleri fark ettim. Biraz çaba sonrasında kuşdili konuşabiliyor, anlamlı kelimeler ile manasız cümleler kurabiliyordum. Güneşin batmaya başlamasıyla kuşdili konuşmayı sonlandırmıştım. Çantamı hazırlayıp, dedemi ve çocukluğumu manzara bakarak tekrar andım. İçimden gelen bir dürtü ile karşı yamacın kimsesiz köyüne var gücümle kuşdili seslendim. Cevap gelmeyeceğini tahmin ederek veda ettim. Nefesimi tüketirken ki hareketlerim ile defteri düşürmüş, çürümüş sayfalarının dağılmasına neden olmuştum. Defteri tekrar bir araya getirirken kuşdilinin yankılandığını duydum. Bu olamazdı. Yanlış duyduğumu varsayıp dinlemeye başladım. Ancak herhangi bir ses duymamıştım. Karşı köy, dedemin köyü gibi ıssızdı. Kimseler olamazdı. Hayal duyuyor olmalıydım. Kendimi buna inandırmışken tekrar kuşdili duydum ve elimdekileri bırakıp defteri karıştırmaya başladım. Teknikleri gözden geçirmeye başladım. Kuşdili soruları deftere tercüme ederek anlamaya çalışıyor, kelimeleri tekrar defterden bulup cevap vermeye çalışıyordum.
- Merhaba, orada kimse var mı?
...