"Meramını nasıl dillendirecekti genç kız veyahut yüreğindekini dillendirecek lügat var mıydı? Büsbütün yıllanmıştı kelimeler. Biliyordu. Bilmekten ziyade, bilinmeyenin varlığıyla şifa buluyordu. Hiç bir kelimeye hacet yoktu her zerresine hayat veren Rabbi bilirdi kulunu. Bilirdi vefasını. Bilirdi davasını" . . Alayla gülümsedi. Gittikçe yayılan gülümsemesini bir an durdurup. Öfke saçan yeşillerini üzerime dikti. 'Evli bir adamı rahatsız etmeyeceğini öğrenemedin mi hala?' sorudan çok öfkesi talan etti bu sefer ruhumu. Kurduğu cümleler her seferinde acıtmıştı. Lakin bu sefer ki farklıydı. Söylediği kelimeleri zihnimde bir yerlere oturtmaya çalışırken boğazımda acı veren yumruyu görmezden geldim, başımı kafifçe kaldırıp kelimelerini bir araya getirmeye çalıştım. Yüzünden hariç bütün uzuvlarını inceledim ve pişmanlıkla fısıldadım; 'Cahildim. Kapımdaki gerçekleri göremeyecek kadar cahildim, arsızlığım da kusuruna bakma. Bir kez daha bunları yaşatmayacağım sana..' bir an duraksadı söylemekle söylememek arasındaki ince çizgide gidip gelirken kehribarları uzaklara daldı. 'Helal eder misin bilmiyorum ama senden almam gereken sadece bir helallik kaldı. Bu süreçten sonra da hiç bir şekilde ismimi dahi duymayacaksın' bir ümit karşısıdan gelecek cevaba hazırladı kendini. Derin bir iç çekişin ardından 'Karşıma bir daha çıkmadığın sürece varsa hakkım helaldir' Yutkunamadı genç kız gerçek her zaman ıstıraptı onun için. Zaman- mekan kavramından uzak yeni bir hayat için varlığını sürdürecekti...
1 part