Bir Pazar sabahı idi. Privet Drive 4 numarada bir kargaşa hakimdi.Kuşların sakin cıvıltısına karşın bu sabah ağlama sesleri tüm evde yankılanıyordu.
Kapıdan içeri girdiğinizde yerde yuvarlanan sarışın bir çocuğu görebilirdiniz. O çocuk, Dudley, efendim. Privet Drive'ın en normal evinin prensidir kendisi. Neden mi ağlıyordu? Büyük ihtimalle hediyeleri içindir. Fakat bu evde Dudley'nin ağlamasından daha gürültülü olan şeyler de vardı. Oradan oraya koşuşturan bir Petunia Teyze (Dudley'nin annesi), hediyeleri sayan bir Vernon Amca (Dudley'nin babası) bu gürültünün ta kendisi idiler. Fakat kimsenin görmediği daha doğrusu görmek istemediği biri, bahçenin güzel çiçeklerinin yanlarına tünemiş yabani otları temizliyordu. Üstü başı kirlenmiş, 6 yaşında olmasına rağmen çok küçük gösteren bir çocuktu. Evin karmaşasından uzak, sakin bir şekilde yani çok da sakin değil. Birazcık gözyaşıyla dizlerini çökmüş bir çocuk vardı. Kimsenin hatırlamak dahi istemediği bir kahraman...
Rize'de başlayan, Ankara'ya ve İstanbul'a uzanan bir aşk hikayesi...
Barış Alper Yılmaz ve Yağmur Sönmez
Yağmur daha Barış'ı kimse tanımıyorken sırılsıklam aşık olmuştu ona. Kimseye söylemedi, içinde yaşadı bütün duygularını. Şimdi Barış herkesin gözünpn üzerinde olduğu bir futbolcu; Yağmur kariyer basamaklarını tırmanan genç bir avukat ve yüksek lisans öğrencisi. Rize'de olsalardı her şey daha kolay olurdu...