Nefesini kulağımda hissettiğimde ürperdim. İstemsizce ona dönen yüzümle vücudumun her bir zerresinde hissettiğim duyguların hepsini teker teker gömmek, yok etmek istedim. "Mantıklı olan ne biliyor musunuz prenses? " Bu sefer eli belimi bulduğunda yapmam gereken son hamleyi yapıp bu eziyete son vermek istedim. Vücudum yay gibi geriye hareketlenirken zaman kaybetmeden beni geri çekti. Bu hızlı çekişiyle saçlarım savrulurken başarısızca nefesimi düzenlemeye çalıştım. Şimdi, sırtım yine göğsünde, yüzü tekrardan saçlarımın arasında dudakları ise yine ona doğru dönen yüzüme oldukça yakındı. "Sizi öldürmek. " Her bir zerremin titrediğini hissettim. Korkudan filan değildi bu içimde hissettiğim titreme, şu birkaç dakika içerisinde yaşadığım duygu değişimlerimi, yıllarca muazzam bir şekilde kontrolüne sahip olduğum hissettiklerimi, belki de ilk defa yönetememiş olmamdan kaynaklıydı. Haklılığının damarlarımda yayıldığını hissettim. Hali hazırda suikaste uğramış bir prensesin ölü bulunması olağandı. Parmaklarımın ucunda taşıdığım bu güçle kraliyetlerin geleceği için yapılması gereken şey oldukça basitti. Yok edilmem. Benimle dans eden bu adam yalnızca müstakbel nişanlımın abisi değildi, bu kirli düzenin belki de en güçlü zinciri, bu gücüyle nam salmış kraliyetinin gelecekteki kralıydı. O olsam ne yapacağımı düşündüm. Ben bu sırrın birer parçası haline geldiğimiz o ilk gece kendimi katlederdim. Beni kendinden uzaklaştırıp olması gerektiği gibi karşısına geçmeme izin verdiğinde ben de fısıldadım. "Evet." Bulunduğumuz yerden ayrılmadan, ellerimiz daha birbirimizin ellerinin yokluğuyla cezalandırılmadan ekledim. "Mantıklı olan bu olurdu. " O sahip olduğu güçten habersizdi. O özeldi. Krallıkların adlandırdıklarına göre ise Lanetli. İmkansız bir aşk, imkansız bir gücün hikayesi.