Karanlığa hüküm süren, aşka inanmayan , kalbi buz tutmuş bir adam. Korkusuz, mert, gözü kara...
Savaş Karahan...
****
Yorgun, yalnızlığına sığınmış, yüreği yaralı, herkese merhem olupta kendine çaresi olmayan, yıkık dökük, virane bir kadın...
Nefes Saygıner...
****
Aşk ikisine de çok uzak, nefret ise ikisinin ortak olan tek duygusu...
Nefes Saygıner ve Savaş Karahan...
Ezeli iki düşmanın bir anda yolları çakışırsa neler olur?
Bu nefret savaşında kim kazanacak?
Aşk birbirine nefretle bakan gözlerdeki bakışları değiştirebilir mi?
Peki ya nefret o aşkın önünde diz çökecek mi?
****Kesit****
Sağ elinin işaret parmağını karşısındaki küstah, kendini beğenmiş, ukala adamın kalbine hırsla dayadı ve:
"Sen, birgün çok pişman olacaksın ve ayaklarıma kapanıp benden af dileyeceksin. İşte o gün, ben seni affetmeyeceğim Savaş Karahan!"
diye haykırdı adeta genç kadın.
Savaş 'ın ise zaten gergin olan sinirleri daha çok gerildi.
"Sen, benim ayaklarıma kapanacaksın, af dileyeceksin benden. O gün, geldiğinde sana bu laflarını zevkle hatırlatacağım Nefes Saygıner!" diye kükredi.
****
Aşka direnen iki gencin hikayesini okuyacaksınız bu satırlarda...
Bu isimde yazılmış ilk hikaye.
Kitap bittikten sonra düzenlemeye alınacaktır.
20.12.2018
Kitabımın tüm hakları saklıdır ve bana aittir.
Aşk suçtu.
Senin olmayan birisi için beslediğin duygular bir cellat gibi dikilirdi karşına. Sonra kollarına iki asker girerdi, o askerler başını bir kütüğün üstüne bastırırken boynuna inecek baltayı büyük bir sabırla beklerdi insan beklerdi ki, cellat alacak onun kellesini.
Ama o balta inmeden önce, dururdu zaman. Sabır kanatırdı insanın her bir zerresini, bir işkenceden farksız akardı saniyeler, bir sudan sessiz, bir dalgadan daha hırçın.
Aşk cellattı, ve o balta aşkın ellerinden inerdi insanın boynuna. Sevda cehennemdi, seni sevemeyen birinin aşkı ateşdi.
Kendi kalbini yakan, kendi kanını akıtan bir kılıçtı. İnsan nasıl saplardı kendi sırtına bıçağı?
İnsan ancak aşık olsa ihanet ederdi kendisine.
Aşk ihanetdi, aşk en büyük oyun ve insanın kendine yaptığı ihanetdi.
O Yavuz Payidar'dı, kendine en büyük ihaneti yapmış sırtına bir bıçak saplamış, boynunu bir cellatın önüne uzatmıştı.
O Payidar'dı, sevdalanmıştı.
Ve sevda, onun ihanetiydi.