🍁
Şu fani dünyada sen neyi ne kadar istersen iste, kader sana her zaman farkı bir yol çizecektir... Sen pes ettikçe kader yeniden etrafında pervane gibi dönecek, bizler ise o pervanenin etrafında uçuşan küçük kıvılcımlarız.
Her şey Joseon Kralının, Osmanlı hanedanından üç elçi istemesi ile başlamıştı. Bu elçiler arasında, Osmanlı da bizzat büyüyen, OBA'DAKİ AŞK'ın küçük prensesini göndermesiyle başlar...
Her şey ikiz kardeşlerin tek kız kardeşi ve dahi onların üçüzü olan kardeşinin göndermesiyle başlar. Hem Joseon Hanedanın, hem de Osmanlı Hanedanında sular durulmayacak...
İkiz ağabey üçüzleri olan kız kardeşini geri almak için her şeyi yapacak, iki hanedan da yer yerinden oynayacaktı.
Lakin biz ne isterken istiyelim, biz ne yapmak istersek de yapalım bize yazılan Kader asla durmayacaktır!
Bu yolda ilerlerken hem Joseon'da hem de Osmanlı da hiç bilinmeyen gerçekler, sırlar ve ardı ardına kesilmeyen hadiseler baş gösterecektir.
Bu iki yabancı dünyada aşkın ve sevginin galibiyeti kim olacaktı?!
Tutkunun, acının, sevginin, insanını mertebesine göre yargılandığı bu yabacı ve korkunç şehirde; Hüma yalnız başına gerçek sevgiyi, dostluğu ve gerçek aşkı bulabilecek miydi?
Yalnız başına dimdik durabilecek miydi?
Şems ateşini bulabilecek miydi..?
Yoksa...
Oradan kaçıp gidecek miydi!?
"Sizin Hayır bildiğiniz de şer, şer bildiğiniz de hayır vardır! Allah bilir siz bilemezsiniz!"
Bakara suresi, 216
İmkansız diye bir şey yoktur! Konu aşk ise bu Joseon hanedanına kadar ulaşır...
🍁
Ecem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır.
***
"Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle.
Elindeki hançer ise tam kalbimin üzerindeydi.
"Kalbinizi sökmek istiyorum yerinden."
İnatla baktığı gözlerimden bir çok duygu geçerken bedenimi korkuma rağmen biraz daha dikleştirdim.
O ise durmadı, hançer tutan eli bir kez dahi titremezken yutkunarak devam etti.
"Benden başka herkesi sevebildiğiniz için!"