İntikam... Yedi harf, üç hece... Bu kadar basit seslene bilir ama altından kalkılmayacak kadar ağırdır. Her şeyi göze alabilecek kadar...
Öyle bir şey ki, bir kere sana bulaştı mı hayatını bitirmeden vazgeçmez. Dolaşır vücudunda bir zehir misali. Batarsın dipsiz bir bataklığa. Çırpındıkca da derine gidersin.
Kurtulmak istersin, bitirmek istersin bu karanlığı. Işık ararsın çıkmak için. Bulursun belki ama o ışık senin karanlığında yeniden söner.
Ne yapardın o zaman? Nasıl kurtulurdun o karanlıktan? Batar mıydın bataklığa?
Ama unutma bu oyunda yanlız değilsin! Batarsan eğer bataklığa ailen de peşinden sürüklenir. Hem bu öyle bir oyun ki, ne çıka biliyorsun, ne de sevdiklerini oyun dışı edebiliyorsun.
Her adımın takipte.
Her saniye senin aleyhine.
Düşün, planla, harekete geç!
Zamanın az kaldı. Ailen tehlikede.
Sevdiklerin mi, intikamın mı?
Seçim senin. Unutma!
Her seçimin bir bedeli var. Ölene kadar ödeyeceğin bir bedel...
Zaman geçiyor..
Hadi..
Çabuk ol!
Son saniyelerin...
Üç ...
İki...
Bir...
VE OYUN BAŞLASIN!!!
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.