"Acı insanı büyüten en büyük kavramdı ve ben yeterince büyümüştüm."
Ağlamak için tuttuğum nefeslerin her birinde daha da nefret etmiştim bu dünyadan. Hayatın acımasızlığından, her iyiyimin içindeki gözyaşlarından, çok üzüldüm cümlesindeki sahtelikten kaçmıştım.
Hayat bana istediğimi vermemişti. Ben kendi istediklerimi zorla alacaktım. Ama hayat da tabi ki geri durmayıp, önüme bir sürü engel koymuştu. Ama el ele yıkarak, kırarak geçmiştik o engelleri.
Çünkü beraberdik.
Ellerimiz birdi.
Mutluluğun bile bedelini ödediğimiz bu dünya da hiçbir şey adil değildi. Biz kendi dünyamızı yaratmıştık. Gökyüzüne de kendi led ışıklarımızı asmıştık. Acıyı seviyorduk. Çünkü biz acıydık. Acı kalbimize işlemişti. İlmek ilmek örmüştü kendisini. Beraber söktük o ilmekleri. Ben onunkini o benimkini.
Dertlerim, acılarım hepsi bir gülümsemesine bakıyordu. Bir gülse, hepsi yok olup gidiyordu. Beynim o an sadece onun gülüşüyle ilgileniyordu. Ben onun gözlerini değil, kahve yaparken ki halini seviyordum mesela. Kirpiklerini değil, minik benlerini seviyordum. Onda olan her şey zaten benim zaafımdı.
Bizi ateşe atmışlardı. Ama biz su bularak değil yanarak kurtulmayı seçmiştik. Yavaş yavaş, yana yana kurtulmuştuk. Birbirimizi söndürmüştük, belki çok yanmıştık ama buna değerdi. Çünkü ben acıysam o mutluluktu ve acı olmadan mutluluk olmazdı.
Otuzlu yaşlarındaki bir Voldemort, zaman yolculuğu yapan on yedi yaşındaki Harry Potter ile karşılaştığında tehlikeli ve komik bir varsayımda bulunur. Harry'nin oğlu olduğunu varsayar. Ve oğlu, elbette, en iyisini hak eder.
Kafası karışık olan Harry, kendini korumak için bu oyuna katılır, ancak "babasıyla" yaşamanın birçok açıdan dayanılmaz olduğu ortaya çıkar.
hikaye bana ait değildir ben sadece cevirisini yapıyorum hikayenin asıl yazarı MonsieurClavier ve hikayenin gerçek adi Heir Apparent