Çok sevdiğim bir işçi olan Aleksi Zorba'nın hayatını ve yaşama düzen- ini yazmayı çok kez istemişimdir. Hayatımda bana en çok iyiliği dokunan şeyler, gezilerle düşler olmuştur. Ölü ya da diri insanlardan, savaşmamda bana yardım eden- ler çok azdır. Ama ruhumda en çok iz bırakan insanları saptamak iste- seydim, herhalde üç dört ad sayabilirdim: Homeros, Buddha, Bergson, Nice ve Zorba. Bunlardan birincisi, benim için, ölümsüzlüğü kurtarıcı bir ışıkla aydınlatan, camdan yapılmış parlak bir göz (Güneş kursu gibi) olarak kalmıştır; Buddha dünyanın içinde boğulup kurtulduğu dipsiz bir göldü; Bergson beni, gençliğimde herbiri benim için birer işkence olan, çözülmesi olanaksız, felsefe sorunlarından kurtardı; Nice ise, yeni acılarla zenginleştirdi beni ve bana sıkıntıyı, acıyı ve kararsızlığı gurura çevirmeyi öğretti; Zorba ise, hayatı sevmeyi ve ölümden korkmamayı öğretmiştir bana! Eğer bugün, Dünya'da bir ruh kılavuzu, Hindlilerin dediği gibi bir «guru», Ayranoz papazlarının dediği gibi bir «yeronda» seçmem gerekseydi, kesinlikle Zorba'yı seçerdim. Çünkü, mürekkep yalayan bir insanın kendini kurtarması için neye gereksinmesi varsa, hepsi onda vardı; uzaktaki besinini ok gibi yakalayan o ilkel avcı görüşü; rüzgâr, deniz, ateş, kadın ve ekmek gibi, her günün yüzyıllık öğelerine bir bâkirlik vermek ve ölümsüzlüğe her zaman ilk kez bakmak konusunda gösterdiği o her sabah yenilenen yaratıcı yalınlığı, elinin sağlamlığı, yüreğinin tazeliği, içinde ruhtan daha kuvvetli bir güç varmış gibi, kendi ruhu ile alay etmek yolundaki babayiğitliği ve son olarak kritik anlarda,- Zorba'nın ihtiyar göğsünden kurtarıcı olarak fışkıran, insanın benliğinden daha derin bir kaynaktan çıkan, her zaman yeni, pürüzsüz gülüşü; zavallı ve korkak insanın
1 part