... Hissettiğim tek şey uçurtması ağaca takılmış bir çocuğun hissettiği,kalbe saplanan bir ok gibi acı veren, sanki somutmuş gibi kocaman bir hüzün. Kendi içimde sonu gelmez ve amansız bir savaştayım.Bir yanım o küçük çocuğun uçurtmasını kurtarmak için hala bir umudunun olduğunu söylerken diğer yanım umudun benim için ne olduğunu hatırlatıyor.. Umut benim için mavinin beyaza bulandığı bir gökyüzü değil. Benim için karanlığın uçsuz bucaksız olduğu , sonsuz bir siyahtı umut. Yani hiçliğin içindeki kocaman bir hiç. Bense o hiçliğin karanlık uçurumundan aşağıya hiç düşünmeden atlamış zavallı bir kızım. Kendimden önce o uçurumdan attığım herşeyin karanlığa saplanışını izledim. Okyanusun ortasında yapayalnız ve çaresizce ölmeyi bekliyor olan bir adamın hissettiği acıyı hissediyor gibiyim.Gerçi zaten öyle olmalı. Çünkü birazdan ben de varlığın içindeki bir hiçe dönüşüp hep sonsuzluğunda kaybolmak istediğim gökyüzüne uçacağım. Ruhum bedenimden biraz sonra ayrılacak olmanın verdiği o histerik hisle yanıp kavrulurken bedenim sanki hiç var olmamış gibi sakin. Çektiğim acının kaynağının ne olduğunu biliyorum. Lanetli gibiyim. Beyindeki kocaman bir tümör gibi vücuduma yayılan yalnızlığım beni nihayet öldürecek diye düşünüyorum. Ölümün o soğuk kolları beni sarmak için hazır bekliyor. Gitme vakti geldi sanırım. Sonsuz bir hiçliğe doğru , yalnızlığımla beraber...All Rights Reserved