Bir eylül akşamında hem bir günaha saplanmış, hemde bir sevdaya tutulmuştum. Ne geri dönecek cesaretim, ne de kaçacak kadar yürekli bir kadındım. Bir yalana inanmıştım, gözlerimin içine bakarak sevda türküleri söyleyen adamı kendi ellerimle defalarca kez vurmuştum. Çocuktum, dilim yanmıştı bir kere sevdadan. Acının eşiğine düşmüştüm, sevdiğim adamın gözlerine bakıp aman diyordum. Yanıyordum, kanlı ellerinin arasında bana baktı. Sevdiğim adam. Yüreğimi ateşe verip dağlayan adamdı o. Ağlamaktan konuşamıyordum. Yüzüne dokunmak istedim fakat alev almaya başladı. "Dokunduğun an yanıyorum görmüyor musun, ben senin avuçlarında bu kadar tutsak iken, senin bana her seferinde cehennem vad etmen niye Mihrima niye." " Sen bana cennet vad etmedin Ali." dedim göğsüne el basar gibi. Koyu yeşil gözlerinin arasında bana baktı. " Ama, sende benim bir kez olsun ellerimden tutup seni bu cehennemden çıkarırım demedin Mihrima. Hala seni deli gibi isteyen kalbime de, yüreğime de yazıklar olsun." Bedeni gözlerimin önünde eriyip gitmişti. Gitmişti. Fakat bu gidiş diğerleri gibi de değildi. Bir şehir, bir memleket koca dünyayı üzerime yıkıp gitmişti. Yüreğimi ateşe veren, göğsümde binbir çiçek açtıran aynı adamdı. Sesimi soluğumu kesen de, bana bir hayat daha bahşeden aynı adamdı. Geleceğini söylemedi, Gelmeyeceğini de. Not; " Kitapta +18 kısımlar olacaktır. Rahatsız olacaklar okumasın - okumadan da geçebilirler." Yetişkin içerik.! ©