¤
"İlk görüşte aşka inanır mısın?" Konudan konuya atlamam onu sinirlendirsede pek dert etmeden ciddiyetle yüzüne baktım. Beni çözmeye çalıştığını biliyordum. En başından beri aslında bir sırdım onun için ben. Hazır şöhretin üzerine konmuş yalancının teki.
"İnanmam. Kimse ilk görüşte aşık olunacak kadar mükemmel değildir." O zaman aynaya daha sık bakmalıydı. Kendini benim gözümden görmüyordu ki.
"Tabi," Alayla onu süzdüm. Kıvırcık saçları esen rüzgarla dalgalandı, o güzel şampuanının kokusu bir kez daha mest etti beni. "Atlas Çağlayan asla aşık olmaz değil mi, buna sen izin versen bile şöhretin izin vermez." Cevap vermedi. Konu değişmişti ama ben susmamakta kararlıydım. "Nasıl biranda aranıza katıldım merak ediyorsun değil mi?" Kafasını belli belirsiz salladı. Aklına başka sorular takılmış gibiydi. Göz altları kırmızıydı, kolunda dünden kalan iğnelerin izi vardı. Biliyordum bugün yenilerini eklenecekti. "Benim içinde sürpriz oldu biliyor musun, bir erkeğe tutuldum." Kafamı çevirip gözlerine bakamadım ama onun hareleri yüzümde geziniyordu. Nasıl hissetmezdim ki bu kadar yakınımdayken. "Onun için geldim bu ihtişama. Elime bir şöhret tutuşturdular," Altında her gün ezildigim gerçeği dile getirmem beni sinirlendirmişti. Nefesim ip gibi dizildi boğazıma. "Başkasının şöhretini."
¤
Eşsiz bir şey yazmak istedim, yazdımda.