"Sence ne yapıyorum?" Sesi boğuklaşmış topraklarının rengi koyulaşmıştı. Kafasını bana daha çok eğdiğinde artık gidecek yerim yoktu ve burunlarımız birbirine değiyordu. "Sevgilimi öpüyorum.." Dudaklarımız arasında santimler kala durup tekrar konuştu. "Sevgilimi seviyorum.." Ardından dudaklarını dudaklarıma doğru sürttü. "Sevgilime dokunuyorum.." Bu sefer dudaklarını tam olarak dudaklarıma bastırdığında gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Sanki şuan dünyadaki tek ses hızla çarpan kalplerimizin sesiydi. O an dünyada sanki sadece ikimiz vardık. Soluduğum oksijen yetmiyordu. Dudakları her dudaklarımın üzerinde hareket ettiğinde aldığım yaralar iyileşiyor gibiydi. O öptükçe kalbimde açılan her yara kabuk bağlayıp kaybolmuştu o an.