O, kendi ütopyasında yaşayan biri.. Biz insanları ay ve güneşin asla aynı anda gökyüzünde olmasının imkansız olduğuna inandırdılar. Hatta bilirsiniz bir çizgi filmde bile o iki ışık saçan nesnenin beraber oluşunun kötü bir felaketi getireceğini söylediler. Geceyi aydınlatır ay, gündüzü aydınlatır güneş.. Onların birlikteliği sonsuzluktur aslında, imkansızlık değildir.. Ben hep sonsuzu ve imkansızı sevmişimdir, imkansızı kazanıp onu sonsuzum yapmayı sevmişimdir.. Ben kendi ütopyam da sarı bulutları kazandım, onlar artık benim sonsuzluğum!
Ve gittikçe, kaybediyordum.. Sarı bulutlarımı, kendim, KAYBEDİYORDUM!
Ben öldüm.. Ve bazı hayaller görmeye başladım o anda ise hayatım değişti. Benim bu bulutlarla işim bitmemişti ve tüm bulutlar, bulutlarım yok olmadan bende bitmeyecektim. Her gün gece 03.27'de başka bir bedendeyim. Hatta bazenleri saati şaşırıyorum ve bu yüzden kayboluyorum.. Aynaya bakınca kim olduğumu görmüyor, ruh olarak kalıyorum veya ani şok yüzünden bedene girdiğim gibi PAT! ölüyorum..
Benim işim mutsuzların ve haksızların intikamını alarak dünyada ki işini bitirmek.. Ama eğer mutsuz kalmamışsa kötülük veya iyiliğe gidiyor ve orada bir süre yaşıyorum. Ama eğer diyorsan "Hayır mutsuzlar bitmedi, ben de varım!" diye, belki bir gün sana da uğrarım?
Bir gün bedeninde -Time of death 327- yazısı belirirse, bil ki sıra sendedir.. Riske hazır mısın?
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.