Galler'in kutsal korusunda, beyazlar içindeki druid rahipleri, genç druidesin kehanet ritüelini izliyor. Gözlerde merak, akıllarda geleceğe dair endişe.
Druides, bronz tastaki suyu ateşe boca ettiğinde kadim meşeler arasından süzülen ay ışığının bile aydınlatamadığı zifiri bir karanlık çöküyor meclise. Yükselen dumanı izliyor önce kadın, sonra diğer uçta oturan rahibe çeviriyor bakışlarını. Hiçbir şey söylemiyor ama herkes en derininde işitiyor onun "Bu son!" diyen çığlığını.
"Her gece sabaha ulaşır"diye mırıldanıyor Nemetonun en yaşlısı Vates. Zamanın azaldığının farkında, kalkıp ağaçlara doğru adımlıyor. Korudaki her rahip aynı şeyi tekrarlıyor.
Az sonra yanlarında birer hayvanla dönen druidler, Vates'in önderliğinde kadim kültürlerinin son kan büyüsüne hazırlanıyorlar.Tarih 1066 sonbaharı..
Şafak sökerken eşitliklerinin ispatı olan çemberde sıralanmış rahipler, ellerini kenetleyip ruhani yolculuklarına başlıyorlar. Tam ortalarında kanla yıkanmış, dizlerinin üstünde bir adam, önünde ve arkasında beyazlar içinde iki kadın. Arkadaki kadın tiz bir şarkı tutturuyor, öndeki eğilip elini eline uzatıyor adamın. Bir hançer beliriyor o sıra. Çeşit çeşit desenlerle bezeli metalin savruluşu güneşin cılız ışığını yansıtıyor bir an ve bir an sonra adamın baş ve işaret parmağı arasındaki kesi görünüyor. Şarkı bitiyor.
"Ne zaman?" diye soruyor Vates.
"Yedinci nesil!" diyor druides, parmaklarını adamın şakağına bastırırken.
Adam, ellerinde hissettiği sıcaklıkla kendine geliyor. Kızıl saçlar arasındaki bir çift mavi gözün sahibi, eğilmiş "Sen muhafızsın artık" diyor. "Yolun, soyun, kanın bizim. Sen umudumuzsun"
Druidler o ana dönüyor yeniden, geleceği görmüş, umutlular.Ayin bitiyor. Arkalarını dönüp giderken hiç varolmamış gibiler.
İşte yüzyıllar önce böyle başlıyor hikaye ve sonra...
"Oğlum nereye, yoksa yine mi bizi bırakup gideysun?"
Kaya evden çıkmadan önce telaşlı anasına dönerek, "Yok ana, bu sefer karımı almaya gidiyorum. " dedi.
Pat diye söylediklerine karşı Asiye Hanım'ın eli dudaklarına giderken, "Uyy! " diye bir nida kaçtı.
Kaya'nın dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. "Bu sefer gidiyorum, ama tek dönmiyeceğim."
"Karım, Ahu'yu almadan dönmeyeceğim memlekete. "
🥀