Her masal mutlu biterdi, sadece küçükler için. Bu masalın sonunu küçüğüm böyle yazmak zorunda kalmıştı, herkese üstün , duygularına yenik bir adam yüzünden. En kaçınılmaz, en olmaz dediği şey bulmaz mıydı insanı? Bulmuştu.
Kendi hayatım için doğru sandığım, ellerimle, aklımla, gücümle çizdiğim yol beni onun ellerine bırakmıştı.
Gök, gürültüyle sokak sokak yer yüzünü aydınlatırken ben hayatıma doğduğunu sandığım güneşi aslında nasıl kararttığımı öğrenmiştim.
Ama bilseydim beyaza bürünmüş o kadının yaşamına kırmızı bir leke olacağımı, taş olur yine de sustururdum kalbimin ona olan atışlarını.
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.