"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haksızsın diyebiliyorum..." Bir damla süzüldü gözlerinden aşağı, eli bir külçe misali aşağı düştü. Yutkundum. "Ben senle olamıyorum ama sensizde olduramıyorum Zeliha..." Ellerim yumruk olurken bir adım uzaklaştım ondan. Anlamaya çalışıyordum onu yemin ederim, ama olmuyordu. Ben Aslan'ı anlayamıyordum. "Elini her tuttuğumda abinin sırf ben kurtarayım diye bana uzattığı el geliyor gözümün önüne... Benim tutup da onu o lanet sudan kurtaramadığım soğuk el... İliklerime kadar hissediyorum ben Zeliha." Bir anda önümde çöküverdi, dizleri yerdeyken başını yere eğmiş içli içli ağlıyordu. "Sen bana her seslendiğinde kulaklarımda onun sesi yankılanıyor... " dedikten sonra çok çok kısık sesle konuştu. "'Beni burda bırakmayın!' Bu ses gitmiyor burdan!" Eli kulağındaydı şimdide. "Abinin 'beni burda bırakmayın!' diyen feryadı gitmiyor kulaklarımdan Zeliha! Biz onu orada mı bıraktık ki gitmiyor bu ses kulaklarımdan?" başını kaldırmış bana bakarken, dudaklarım titredi, kalbim acıdı. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Onun gibi gözlerimden akan yaşlar umurumda olmazken bakışlarımı ondan çekip gökyüzüne bakmaya başladım. Aramızda aşılması zor kalın bir duvar vardı bizim ve Aslan'ın bu duvarı kırmaya mecali yoktu.
22 parts