"Aklım almıyor , sevmediğin , nefret ettiğin birini hala nasıl yanında tutabiliyorsun !"
"Şşt . Öyle deme ."
"Ben onu hala seviyorum , ona hala deliler gibi aşığım ." dedi sarhoş sesiyle .
"Ve ondan nefret etmiyorum ."
"Edemiyorum..." dedi . Ve üzgün küçük bir çocuk edası ile elindeki bardağa baktı .
"En kötüsü de bu . Allah kahretsin ki ben ondan nefret edemiyorum ! Olmuyor . Yüzüne defalarca söylediğim şeyi , bir tek kendime söyleyemiyorum ."
"Ben bunların hepsini onun da canı yansın diye yapıyorum , nasıl acı çektiğimi anlasın diye . Ama aslında kendime acı çektiriyorum , çünkü benim onu affetmem onun bir lafına bakar , onun o deniz gözleri önünde bir köleden farksız değilim . Şu yaptıklarından sonra bile 'öl' dese ölecek kadar acizim . Ve bir toprağın suya olan açlığı kadar muhtacım ona ." dedi ve kıpkırmızı olan gözlerindeki yaşlar , yanaklarındakı yerini buldu . Ve onun gözyaşları dökülürken , onun dudaklarına bir başkasının dudağı kondu .
Bir erkeğin ağldığını görmek... Kötü bir şeydi . Ama onun ağladığını görüp ona yardım edememek , kendisine bir başka merhem bulması... Dayanamazdı , dayanamazdım .
Sevdiğim adamın beni sevdiğini bilmek güzeldi , hem de yaptığım onca şeye rağmen . Ama sevgisini gösterememesi , kendisine muhtaç olduğum adam beni her gördüğünde bana acı çektirmek istemesi...
Bütün suç benim , kabul ediyorum . Sana aşık olduğum için , bana aşık olduğun için , sana ihanet ettiğim için , bana ihanet ettiğin için... Özür dilerim .
- Sevgilim , sen beni affet bu gece..🌙
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"