"Gözlerin, boşluğa dalıp gider
Sahipsiz bakışların, benim olsun isterim..."
Ama...
"Sen Barış Akarsu mu dinliyorsun?" dedim hayretle. (Hani yabancı şarkı seviyordu bu çocuk?) Çak bi' beşlik Hüsamettin!
"Ben senin dinlediğin bütün şarkıları dinliyorum. Sevdiğin bütün şarkıları seviyorum. Hatta sevdiğin herkesi seviyorum." dedi.
"Yalancı!"
"Ne? Niye?" Yüzündeki ifadeye bak, tam gülmelik. Ama şimdi değil.
"Benim sevdiğim herkesi sevdiğini söylemiştin. Ama sevdiğim herkesi sevmiyorsun." Haklı değil miyim Hüso? (Keşke anlasaydım.)
"Senin sevdiğin kimi sevmiyor muşum?" Cık, cık, cııık. Kendi dediği şeyleri bile hatırlamıyor. Balık hafızalım benim.
"Bana kendini sevmediğini söylemiştin." dedim. (Aptalsın Zera.) Niye ya?
"Yani beni seviyor musun?" Aptalım Hüsamettin. Hadi ben aptalım, sen niye aptal aptal sırıtıyorsun ki karşımda? Ben ne yapacağım şimdi? Hüso? (Kendin yaptın. Çözümünü de kendin bul!)
"Ben öyle bir şey demedim."
"Sevdiğin herkesi sevdiğimi söylediğimde yalancı olduğumu çünkü kendimi sevmediğimi söylediğimi söyledin." (İçsesin olmak istemiyorum Zera. Bir aptalın içsesi olamam. Anlıyor musun beni?) Haklısın Hüso. Gidebilirsin. (Gidebilsem giderdim zaten.) Doğru.
"Ben öyle bir şey demedim. Yani dememişimdir. Dememişimdir herhalde. Demiş olamam. Dedim mi? Bence demedim. Sence dedim mi? Dedim değil mi? Evet, dedim." (İlk kez, ilk kez ya, dedim iyi gidiyor başaracak. Ama yoook, Zera hanım batırmadan yapabilir mi yapamaz. Ben de olmasam halin harap. Hadi çişinin geldiğini söyleyip tuvalete git. O ara da seninkileri bulursun.) Ya, Hüso'm, sen cansın ya! Somut olsan sarılırdım sana.
Hikayeyi yazmaya ne zaman devam ederim bilmiyorum. Birer gün arayla da yeni bölüm gelebilir, yıllarca da gelmeyebilir.
#20 Eylül 2020#