Karanlık gecenin çanları uğursuz ve lanetli saatleri haber veriyordu. Ruhu küle dönmüş bedeni, kendini ölüme sürüklerken, ayak parmaklarının uç kısımlarından sivri taşların tesiriyle kan akıyordu. Yararlarını hissetmiyordu, sadece koyu kan gözüne batıyordu. Ruhu özgürlüğü isteyen bedeni, soğuktan titresede içi ateşsiz yanıyordu. O güzel yüzü solmuş bu yükü omuzlarında taşırken dağlar yatıyordu... Düşünmek istemiyordu! tıpkı yaşamak istemediği gibi. Bugün duyduklarını gördüklerini düşünmek istemiyordu artık. Dağların koynuna savrulan siyah deniz özgürlüğü eser gibi dalgalanıyordu. Gözlerinin yeşili hüzünlüydü ve onun için yaşamak kadar ölümün eşiğinde Azrail'i selamlamak ta zordu. Uçurum, çok soğuktu... Ruhu ise yorgun. Gözleri ağlamaktan heder olmuştu. Morarmış ve taşlaşmış göz kapakları her indiğinde, alev püskürtüyordu göz bebeklerine. Bir yumru oturmuştu boğazına. Çektiği nefes ciğerlerine inmiyor boğazında düğümleniyordu. Şu tarifi olmayan acı çözümün eşiğine getirmişti onu. Ve... Artık onun bedenide günahın güruhundan bir parçaydı!
17 parts