Güneşin ilk ışıkları efsanelere konu olan dağın karlı zirvesinden sızmaya başlıyordu. Heybetli Dağ, eteklerinin bitiminde bütün şehri kucaklıyordu. Şehir henüz uyanmamıştı, huzurlu sessizlik hakimdi. Birazdan çobanların sürülerini Ağrı Dağ'ın eteklerine otlamaya getirmesiyle, horozların başlayan çağrılarıyla yeni bir gün başlayacaktı.
Umuda tutunanlar, kor yürekler, karanlık zihinler, acımasız düşünceler yeniden canlanacaktı. Her insanın kendi hayatında başrol olduğu yaşam devam ediyordu.
Şehrin hakimi olan iki aşiret, zalim oyunlar, etkilenen hayatlar...
Duygularının esiri, daha çocukken ufacık yüreğine sevdayı alan bugüne kadar büyütüp içine sığdıramayan şimdi hasretin bir gün biteceğini sabırla bekleyen Dila HANCI..
Duygu yüklü yüreği ile efsunkâr bir adam, Dila'nın çocukluğu, şifası Siraç Baray BORAN...
Aşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi?
İrem yaşadığı şehri temsil etmiş ve Muay Thai alanında Avrupa şampiyonu olmuş başarılı bir genç kızdır. Hedefi, Dünya şampiyonası olan ve onu delirterek çalıştıran koçuyla birlikte Türkiye'yi temsilen şampiyon olmak istemektedir. Ailesi, arkadaşları ya da bir başka şeyi hayatında asla öncelik olarak görmeyen, hepsinin eksikliğini iliklerine kadar hisseden lakin burnundan kıl aldırmayan İrem Sevinç, aslında İrem Sevinç değil; Mardin'in en büyük ağası olan Mehmet Mazharoğlu'nun tek kız torunudur.
Mazharoğulları, kızlarının kasten değiştirildiğini öğrendiklerinde deliye dönmüş ve hızla kızlarını aramaya başlamışlardır. Onlara göre kızları hemen onlara koşup, tıpkı onlar gibi özlem giderecektir. Ortadaki tek ve en büyük sorun ise, küçük Mazharoğlu'nun ailesine rağmen hiçbirinin yüzüne bakmamasıdır.
Önyargılı ağabeyler, küçük kardeşler ve bolca kaos. Mizahın sınırlarını aşmaya ve İrem Mazharoğlu'nun kaos dolu hayatına eşlik etmek istiyorsanız, buyurun.