Yaratıcı, bir avuç topraktan insanı, bir nefesiyle de ruhunu yarattı. İçine onu onla sınayacak bir çok duyguyu, bilgiyi, iradeyi koydu. İnsana yaşaması için her şeyi verip, bunları kazanması içinde engeller koydu. İnsana hayatı verdiği gibi ölümü de verdi. Ve insanı çok güçlü bir duyguyla sınama kararı aldı.
Aşk, en ağır sınavlardan biriydi. Ya alacak acısını çekecektin yada almayacak yine acısını çekecektin. Yokluğu da varlığı da sıkıntı. Ama en tatlı sınav oydu.
Ölüm, bir insanı nereye götürür? Ölüm insana neler yapar? Yada neler yaptırır?
Ölüm, daha gelmeden bile etkisini gösterir. Ne zaman geleceği nasıl olacağı belli değildir. Kimi nereye gömeceği belli değildir. Ölüm hep var ama hepte unutulur.
Ölüm, onu almaya her gün koşarak yaklaşan ölüm. Ölüm, ona öyle bir karar aldırdı ki, iki insanın yolları kesişti. İki insanın kalpleri ölümle birleşti.
(Bu kitabı artık bambaşka birine ithaf ediyorum. Bana şu an ki adımlarımı atmam için cesaret olan o güzel kalpli genç kıza ithaf ediyorum. Kalbimde açtırdığın her çiçek için teşekkür ederim. Ve bu kitap onu seven ve okuyunca onu tanıyıp seven herkese çiçekler açtırsın. Onun mezarında açmayan, açamayan her çiçek kalbiniz de açsın, sonsuz sevgilerle...)
Yıllar önce evlat edinilmiş ve bunu çok sonradan öğrenen edebiyat öğretmeni Ekin Susmaz. Kimsesiz olduğunu düşündüğü bir şehit çocuğun koruyucu annesi olur. Evine aldığı çocuğun 6.yaş gününde birden babası çıkagelir...