Mezarlıkta bir hayat, geride kalan bir adam. Uluma seslerinin geldiği bu mezarlıkta daha kac gün bekleyecekti? Belki de hiç gelmeyecekti ama o bekledi. Peki ya sonra? -Kesit 1- Kırık aynalar. Kırılmış ve parçalanmış. Hayır. Paramparça olmuş. Getiriyorum sana. Yetişemiyorum. Nefesim, bir kıvılcım misali sürtünüyor soluk boruma. Duruyorum ansızın. Tik tak. Boğuluyorum. Tik tak. Boğuluyorum. Tik tak. Zaman geçiyor Veyl. Ne duruyorsun? Tik tak. "Yeter!" diye bir feryat kopuverdi ağzımdan. -Kesi 2t- Bıçak. Kemikli ve nasırlıydı elleri. Her uvzu yutkundaracak şekilde çizilmiş gibiydi. Boğazımın yanmaya ramak kalmış kısmında yutkundum. Hayır. Bıçağım senin tadına bakmak için sabırsızlanıyor. Bir adım daha attı. Tabi bende. "Ahh!" Dokunma bana, dokunma, dokunma! Bu bıçağı sana verirsem beni öldürebilecek misin, Veyl? Seninle bir oyun oynayalım. "Bırak saçımı! " Seninle bir oyun oynayacağız ve eğer başarırsan seni öldürmeyeceğim. "Sana yemin ederim," diyerek fısıldadım dişlerimin arasından. "Sana yemin ederim ölümün benim elimden olacak! Sana yemin ediyorum." Hey hey hey, sakin ol. Anlaşmamızda böyle bir şey yok. "Kalbini sana yedireceğim!" Tabi beni bulursan.