Siz hiç tende leke bırakan gözyaşı gördünüz mü? Ben gördüm. Ölmeden önceki son gözyaşıydı o. Son kez sızdı göz kapaklarının arasından sızdı, geldi ve elmacık kemiğinin üzerinde durdu. Durdu çünkü onu daha fazla akıtacak canlı bir hücre kalmamıştı. Nefes alıp vermekten daha kısa bir süre sonra o damla, gelebildiği o yerde, damla olmaktan çıktı kahverengi bir lekeye dönüştü. Onun doğum lekesi yoktu ama artık bir ölüm lekesi vardı. O bir kadındı. Kocasının ona sunduğu çileli hayata hep sabretti. Kendi istediği hayatı hiç yaşayamadı. Namus denen o lanet şeye leke sürmeyi asla aklının ucundan geçirmedi ama ne kocası ne de hayat, onun bu onurlu duruşuna, sabrına ve dayanıklılığına asla layık olamadı.
Bu yüzden ben bu kitabı, kimi zaman doğuştan lekeli, çoğu zaman yaşarken ruhuna leke atılmış, en acı zaman ise ölürken hem bedeninde hem ruhunda, bahtsız hayatının lekelerini taşıyanlar için yazdım. Belki de en acısı ben bu kitabı, kendi kanından korkmak zorunda bırakılan kadınlar için yazdım...
Ben Asel Sude içinde bir çok kişilik barındıran o kişi bazen Sude kişiliğim ortaya çıkar fakat bu kısa sürer ve yalnızken çıkar en masum kişiliğim sudedir çünkü bir çocuk masumdur karanlık kraliçe kişiliğim ise acımasız ve
Masum olacak son kişi bir de kafes dövüşünde gösterdiğim asil kurt var onun ne yapacağı belli olmaz bazen sakindir bazen ise öfkeli
Son kişiliğim ise herkese gösterdiğim Asel sert aşilmayacak duvarları olan kişiliğim
Sinir krizleri her an kapıda ve ben artık savaşmaktan güçlü görünmekten yoruldum...