Sevgililerin yataktan yatağa geçtiği şu çağda, aşıklar ruhlarını seviştirirmiş.
~
Diyarın ıssız ormanlarını gözlerinde muhafaza eden kız çocuğu,
Annesinin rahminden koptuğunda gözlerini ilk kez gökyüzüyle buluşturması beklenmişti,
O ise toprağa baktı,
Başı önüne eğik ve hasta doğmuş gibi cıyak cıyak bağırarak ağlarken,
Annesi doğumdan hemen sonra babası tarafından dövüldü,
Diyara bir kız çocuğu getirdiği için,
Çünkü kız demek bereketsizlik demekti,
Ölüm demekti,
Lanet demekti,
Öyle de oldu.
Köydeki herkesi öldüren katliam kızın canını almadı,
Sırf varlığı bile nefrete layık olan kızın yeşil gözleri toprağa bakmaya devam etti,
Hasta olduğu için değil,
Toprakta kendisinden bir parça bulduğu için,
Yaşamı var eden toprağın ölüme nasıl kucak açtığını seyrettiği için.
"Bey bir şey demeyecek misin, Ne oldu, Ne kararı alındı?"
Dedemin bakışları ben dışında tüm aile üyelerinde gezindi. Baktığı herkes yerinde kıpırdanırken ben bakmadığı halde kıpırdanıyordum.
En sonunda ise tekrardan babaanneme döndü ve dudaklarını araladı.
"Karar alındı. Barış sağlanacak.
Biz o aşiretten bir kız alacağız ve onlarda bizden bir kız alacak."
Ben rahatlamamız gerektiğini düşünürken, ortam daha da gerilmişti. Sebebini anlayamıyordum.
İki aşiret aralarında düğün yapıcaktı işte. Ben umuyorum ki gönlü olan kişiler evlenir.
Ortamdaki sessizlik dedemin sesi ile kesildi. Ama sanki o sessizlik artık çok daha bir sessizlik gibi geldi bana.
Ölüm sessizliği gibi.
"Ahter'i yarın akşama hazırlayın, Şahkar aşiretinin ağası, Ares Şahkar
Yarın istemeye gelecektir."
Hayır. Barış sağlansın diye her şeyi yapamazdım. Kesinlikle yapamazdım. Ben yapamazdım.