Adamın derdi neydi?
Bu kızı seviyor muydu?
Özlüyor muydu?
Öldürüyor muydu?
Oysa sorduğu soru basitti.
"Benim için yaşar mısın?"
............................
Kapı zili çaldı. Efsa korkuyla kapıya baktı. Yine o muydu? Aylardır kapısına gönderilen paket yine mi gelmişti.
Elindeki elma ve bıçağı masaya bıraktı. Yavaş adımları onu daha çok heyecanlandırdırıyor, nefes sesleri evde yankılanıyordu.
Kapının dürbününden etrafı inceledi. Biliyordu işte. Yine kimse yoktu. Kalp atışları artık onu dinlemiyor, eş zamanlı nefes alış verişi artıyordu.
Sakince eli kapıya gitti.
Gıcırtılı ve yavaşça açılan kapının ardında kimse yoktu.
Gözleri sanki biliyormuş gibi, kapının önündeki küçük paspasa kaydı.
Küçük, sarı renkli şirin bir hediye paketi.
Yavaşça eğildi. Elleri titriyordu. Paketi eline aldı ve etrafa yine bir göz attı. Sokakta yaprak kımıldamıyordu.
Paketi alır almaz içeri girdi ve kapıya yaslandı.
Titreyen ellerine aldırmadan, paketi sakin olmaya çalışarak açtı. Gözlerinden damla damla yaşlar süzülüyordu.
Kapağı açtığında gördüğü şeyle dudaklarından acı bir çığlık firar etti. Paketi fırlatıp, yere yığıldı. Kafasını ellerinin arasına aldı. Çığlık atıp, transa girmiş gibi "hayır" diyerek bağırıyordu.
Yere düşmeden önce çıplak ayağına damlayan kanla gözleri kocaman oldu. Kan tazeydi, sıcaktı. Elleriyle ayağını silmeye çalışırken, gözlerindeki yaşlara engel olamıyordu.
Pakette kesilmiş bir insan ayağı vardı.
Paketten dışarı çıkan ayağa aldırmadan, parmak ucuna düşen küçük kartın üzerindeki yazıyı okumaya başladı.
"Bu ayak, senin bana prangalanmış ayağını simgeliyordu. Bir kaç ay önce gönderdiğim eller gibi. İliklerine kadar seveceğim seni.
Şimdi tekrar soruyorum!
Benim için yaşar mısın lavinia?"
"Bekle, bir şey demeden gidecek misin?"
Denize bodoslama atlamadan bir kaç dakika öncesi sadece nefes nefese sorduğum sorunun sahibine, bana, kısa bir bakış attı.
"Kelimeleri tükettiğimizi sanıyordum?" Ve kollarını ileri uzatıp denize atladı.
Yapabildiğin en iyi şeyi yaptın. Yine kaçtın.