LABARASKUVI (KİTAP OLDU)
  • مقروء 199,649
  • صوت 4,567
  • أجزاء 25
  • مقروء 199,649
  • صوت 4,567
  • أجزاء 25
إكمال، تم نشرها في أبريل ١٣, ٢٠١٩
Lahan'da insanlar yavaş yavaş ölüyorlardı. Kimseye yardım edemiyordum, edilmiyordu. Gece sokağa çıkmak yasaktı ve çıktığın an olacaklardan kimse sorumlu olmayacaktı. Lahan için akşam yediden sonrası yoktu. Tamamen masum insanların öldüğü, katledildiği bir yerdi. Polisler ya da devlet, hiçbir şey yapılamıyordu. 

Abraska adı verilen canavarlar ile mücadele etmek söz konusu bile değilken, ben onlarla birçok kez yüz yüze gelmiş ve sağ kalmıştım. Üstelik bir muhabirken. 

Neden onlarla sürekli karşılaşmama rağmen hâlâ hayattaydım? Bu benim kişisel sorunumdu. Peki ya Lahan insanları tam olarak onlardan ne zaman kurtulacaktı?

İnsanlar ölmeye devam ediyordu, üstelik son zamanlarda görülen vakalara karşın, Abraskalar artık sabahları da gün yüzüne çıkmaya başlamışlardı. 

Biz ne yapacaktık?

"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir," Daniel Kooper.


*LABARASKUVI ADINDA İLK ROMANDIR.*

 (Ç)Alınması takdirde yasal işlem başlatılacaktır.

Başlangıç tarihi: 12.04.2019
Birinci kitap için bitiş tarihi: 10.05.2021
Kapak fotoğrafı; @UmmuhanBaki
"Labaraskuvi Perseus Yayınevi aracılığıyla kitap olmuştur. İster alıp okuyun ister buradan aşkolar :' **
جميع الحقوق محفوظة
قم بالتسجيل كي تُضيف LABARASKUVI (KİTAP OLDU) إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
#751polis
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
KIZIL GECE  بقلم DuruMavii
85 جزء undefined أجزاء إكمال
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.