'Aylardan Mayıs'tı havalar yeni yeni ısınmaya başlamıştı . Montlar elimizde yürüyorduk sokaklarda . Gözüm sürekli saatteydi . Arkadaşlarla bir kafeye oturduk . Çay söyledim . Sigaramın yanında iyi gidiyordu . Paketten sigarayı , çantamdan çakmağı çıkarttım . Sigaramın mentolünü patlattım , her ne kadar rüzgar buna izin vermek istemesede , sigaramı yaktım . Yorgun , hayattan bezmiş bir halim vardı . Kolay değil 2 yıllık ilişkinin aniden bitmesi , kolay değil senden ayrılıp başka kıza koşması ... Herkes gülüyordu , şakalaşıyordu , eğleniyordu . Zoruma gidiyordu onların mutluluğu . Masamıza bir çocuk geldi . Kim olduğuna bakmadım ilgilenmiyordum . Biraz daha durup kalktık.'
İnsan her yara aldığında daha çabuk iyileşir mi gerçekten?
Yoksa o yaralar zamanla sadece daha derine mi işler?
Acı, yalnızlık ve bitmek bilmeyen karanlık... Bunlar büyürken bana eşlik eden tek duygulardı.
Çocukluğum onların nefretin gölgesinde sessizce kayboldu.Sevilmenin ne olduğunu bilmeden, ağır bir sessizlik içinde geçti.
Büyüdüğümde yanımda yalnızca alıştığım o soğuk boşluk vardı. Yaralar birikti, izler derinleşti. Hepsi bir şekilde geçti ya da geçmedi. Şimdi geriye ne kaldı bilmiyorum; sadece bir boşluk, sessiz ve sonu olmayan bir boşluk...